

Tarihle ilgili aradıgız her sey burda.Biyografi,Biografi,Yakın Tarih,Anketler,resimler,eklenti videolar,uygarlıklar,osmanlı tarihi,osmanlı kültürü,osmanlı ekonomisi,dünya savaşları,yüzyıl savaşları,dünya tarihi,türkiye siyaseti,dünya siyaseti,ödev,Mustafa Kemal Atatürk...


"En koyu Katolik kral" olarak bilinen İspanya kralı II. Philip'in İngiltere'yi işgal etmek için bir donanma oluşturmasının son derece mantıklı nedenleri vardı. İngiltere bir Protestan ülkesiydi ve Henry'ye papa tarafından "İnancın Savunucusu" unvanı verilmişti. Politik açıdan İngiltere kolonileşmede ve ticarette bilinen İspanyol üstünlüğüne karşı gelişen tehdit edici bir güç haline geliyordu.
Josip Broz Tito, (d. 7 Mayıs 1892, Hırvatistan-Kumrovec - ö. 4 Mayıs 1980 Slovenya-Ljubljana) Yugoslav devlet ve siyaset adamı. On beş çocuklu fakir bir köylü ailesinin yedinci çocuğudur. Babası Hırvat, annesi Sloven’dir.
On üç yaşlarındayken Sisak kasabasına yerleşti. Burada çilingir çırağı olarak çalışmaya başladı. Gençlik yıllarında Trieste,Avusturya, Bohemya ve Almanya'da metal işçiliği yaptı. Çalıştığı yerlerde sendika faaliyetlerine katılarak aktif görevler aldı veHırvatistan Sosyal Demokrat Partisi’ne girdi.
Zagreb'deki 25. Alay'da askerlik hizmetini yapmak üzere silah altına alındı. Bu sırada I. Dünya Savaşı başladı. Ağustos 1914'te askeri birliğiyle birlikte Sırbistan'a gönderildi. Bu savaşa karşı olduğunu söyleyerek propaganda yapmaya başladı. Suçlu görülerek Petrovaradin’de (Petervaradin) tutuklanarak hapse atıldı. Ocak 1915'te serbest bırakılarak, Karpat cephesinde tekrar savaşa katıldı ve bazı yararlıklar gösterdiği için cesaret madalyası verildi. Bukovina Cephesinde çarpışırken bir kazak askeri tarafından süngüyle ağır bir şekilde yaralandı. Rus ordusuna esir düştü.
Bolşeviklerin safında 1917-1920 devrime ve iç savaşlarına katıldı. 1920'de bir Rus kadınıyla evlenmiş olarak Yugoslavya'ya geri döndü.
Yugoslavya Komünist Partisi’nin kurucuları arasında yer aldı.
Komünist Partisine bağlı olarak yürüttüğü siyasi faaliyetlerinden dolayı birçok kere tutuklandı. Özellikle 1928'deki soruşturmasının neticesinde altı yıl hapis cezasına mahkûm edildi. 1934'te hapisten çıktı. Moskova, Paris, Prag ve Viyana'ya görevli olarak gitti.

Tito, Yugoslavya'nın bir federasyon biçiminde teşkilatlanmasını savundu ve fikri zamanın devlet adamı Churchill tarafından desteklendi. Rakibi olan Mihailovic'i saf dışı bıraktı.Partizanlardan meydana gelen bir ordu kurarak devrim hükümetinin başına geçti.
Alman Nazi birliklerinin, 1941'de Yugoslavya'ya girmesi, çok milliyetli insan gruplarından meydana gelen ülkenin parçalanmasına yol açtı. Daha sonra Nazi Almanya’sının Rusya'ya (SSCB) saldırması üzerine,
Yugoslavya Komünistleri de Tito başta olmak üzere bir direniş hareketini teşkilatlandırmaya başladı. Tito, Yugoslavya halkını birlik, beraberlik, kardeşlik ve bağımsızlık çağrısı yapan bir bildiriyle ayaklandırdı. Ayaklanmanın hızla yayılması sonucu Yugoslavya'nın yarısı bağımsızlığa kavuştu. Tito ve kendisine bağlı Partizanlar grubu bir anda Yugoslavya'da herkes tarafından tanındı. Almanların yoğun baskılarına rağmen, Partizan grubunun hareket ve fikirleri benimsendi. Tito hareket ve kabiliyetleri yüksek, vatanları için gözlerini kırpmadan canlarını verebilecek işçilerden meydana gelen, gerilla tugayları kurdu. Hitler 1943'te Partizan hareketlerinin bu şekilde kuvvetlenmesi üzerine Neretva ve Sutjeska'ya saldırıda bulundu. Tito taraftarı Partizanların bu saldırıda 6000'in üzerinde kayıpları olmasına rağmen, Alman kuşatmasına karşı koyarak geri püskürttüler.
Tito; komşu devletlerde baş gösteren halk demokrasisi diye adlandırılan
ayaklanmaları desteklemesi; Atina hükümetine karşı Yunan komünistlerine her konuda yardım etmesi, Yugoslavya'da açıkça sosyalist bir rejim uygulaması üzerine batı, Tito'dan desteğini çekti. Bu sırada Yugoslavya'yı kendi yönetim ve denetimi altına almak isteyen Stalin ile Tito'nun arası açıldı. Tito'nun, Yugoslavya'nın bağımsız bir devlet olarak kalmasını istemesi bu anlaşmazlığın başlıca sebebiydi. Stalin 1953 yılında ölünce, SSCB idarecileri, Tito'ya yeni bir yaklaşımda bulundular. 2 Haziran 1955'te Sovyet Başkanı Kruşçev, Belgrad'ı ziyaret etti ve Stalin'in politikasını resmen kınadı.
Tito, devlet yönetiminde komünist rejiminin ideolojisini kabullenmekle birlikte Komünist Sovyet Rusya karşısında bağımsız bir tutum içine girdi. Bu siyasetiyle Sovyet Rusya'ya, batı devletlerine ve ABD'ye yaklaşmayı becerdi. Hatta iktisadi, askeri ve mali yardımlar sağladı.
13 Ocak 1953'te Yugoslavya Devlet Başkanı seçildi. Yugoslavya'yı Sosyalist Federal Cumhuriyet hâline getirdi. 1968'de Rusya'nın
1970 yıllarında Yugoslavya'nın bölgesel savunma sistemini kurmasını savundu. 1974'te kollektif başkanlık sistemiyle aynı görüşü resmen kabul edildi. Aynı yıl (1974) ömür boyu devlet başkanlığına getirildi.
Tito, 1980 yılında ölünce yerine 1974'te anayasayla kurulan kollektif başkanlık idaresi geldi. 1989'da Doğu Blokunda görülen yenileşme hareketleri Yugoslavya'ya da sıçradı. 1990'da Yugoslavya'da çok partili düzene geçildi.
Naaşı Belgrad'da bir anıt mezarda gömülüdür.
Josef Stalin, Gürcü asıllı Sovyetler Birliği devlet adamı, Sovyet Mareşali, 1922'den, 1953 yılındaki ölümüne kadar 31 sene boyunca Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri. Lenin'in ölümünden sonra, Sovyetler Birliği'nin lideri konumuna gelmiştir.
1905 Devrimi sırasında Tiflis'dedir. Aralık ayında önce Sankt Petersburg'da yapılması planlanan ancak sonradan Finlandiya'ya alınan Bolşevik Konferansına delege seçilir ve 24 Aralık 1905 günü Tampere'de yapılan toplantıya katılır. Burada hep yazılarından tanıdığı Lenin ile ilk kez tanışma fırsatı bulur. Tiflis'e döndüğünde Çarlık askerlerinin ve Karayüzlerin devrimi bastırdığını ve katliamlara başladığını görür. Tiflis'i kana bulayan Çarlık Ordusu komutanı General Fyodor Griiazanov'a düzenlenen başarılı suikast saldırısında yer alır. 1906 yılı Nisan ayında Stockholm'de yapılan 4. Kongreye katılır. Burada sonradan birlikte çalışacağı Kliment Voroşilov , Feliks Dzerjinski, Grigori Zinoviev, Aleksey İvanoviç Rikov ile tanışır ve eski dostları Mihail Kalinin ve Stepan Şaumyan ile yeniden buluşur.15-16 Temmuz 1906 akşamı. Ekaterina Svanidze ile evlenir. Bu evlilikten ilk oğlu Yakov dünyaya gelir. Bolşevik Parti banka soygunlarını yasakladığı için geçici bir süre partiden resmen istifa eder, bir banka soygunu düzenler ve Bakü’ye kaçar. Eşi Ekaterina Bakü’de tifüsten dolayı ölür. Bakü’de yeraltı faaliyetlerini sürdüren Stalin Çarlık taraftarlarına karşı örgütlenmeyi hızlandırır. 27 Nisan (10 Mayıs) 1907 günü Stepan Şaumyan ile birlikte İngiltere'ye geçerek 5. Kongreye gözlemci delege olarak katılır.Bu dönemde hastalanan eşi Kato 22 Kasım 1907 günü Bakü'de ölür. Eşinin çok genç yaşta ölümü Stalin'i çok derinden etkileyecektir.
Sovyetler Birliğinin ilk önder kadrosu tarihteki ilk işçi sınıfı devletinin istikamet yönünü tayin ederken daha önce tarihte benzer bir örnek olmamasının her türlü sıkıntısını çekmiştir. Lenin'in ölümünden sonra 1930'lu yıllara kadar süren derin tartışmalar, yargılamalar ve verilen idam cezaları aslında farklı istikamet tayin etmek isteyen Bolşevikler arasında gelişen siyasal ve ideolojik kavgalardır. Bu dönemde NEP siyasetinden çıkılması eleştiri konusu olacak, sanayileşme ve kolektivizasyona karşı çıkılacaktır. Savaş Komünizminden NEP'e geçişi eleştiren Troçki, NEP siyasetine son verilmesine karşı çıkan Buharin, önce Troçki ile daha sonra Stalin'e karşı parti içinde muhalefet eden Zinoviev ve Kamenev süreç içinde tasfiye edileceklerdir. II. Dünya Savaşı yıllarında Troçki 20 Ağustos 1940 tarihinde, Stalin'nin talimatıyla Sovyet Gizli Polisi GPU tarafindan düzenlenen bir suikast sonucu Meksika'da öldürülmüştür. Komünist Parti içinde "sağ veya sol sapmayla" suçlanan eski liderlerin tamamı ise 1930'lu yıllarda mahkûm olacak, Stalin tarafından idam ettirileceklerdir. Özellikle eski
Bolşeviklerin yargılanması ve cezalandırılması ilginçtir. Moskova'da 1936-1938 yılları arasında yapılan duruşmalarda Bolşevik Partinin eski önderlerine zorla akıl almaz suçlamalar yapılmış, kendilerini emperyalist devletlerin ajanları olarak ifşa etmeye zorlanmışlardır. Büyük Temizlik terör adıyla toplumda geniş yankı bulan tasfiye hareketi sonucunda, özellikle partide Stalin ve ekibi (Molotov, Voroşilov, Kaganoviç, Beria) hakimiyetlerini kurmuşlardır. Bu sayede planlanan sanayi hamlesine hız verilmiş, büyük topraklar binlerce yoksul köylünün ve çiftlik hayvanının gereksiz yere hayatını kaybetmesi pahasına zorla kollektifleştirmiştir. Küçük üreticiler ve ve köylüler kooperatifler içinde örgütlenmiştir.
II. Dünya Savaşı sırasında parti liderliği, hükümet başkanlığı ve Sovyet orduları başkomutanlığı görevlerini bir arada yürüttü. 1939'da Hitler'in Nazi Almanyası'yla Molotov-Ribbentrop paktı diye de bilinen bir saldırmazlık anlaşmasını imzaladı. Bu sayede faşizmin ordularına karşı savaş hazırlığı yapmak için vakit kazanmış oldu. Bu anlaşma müzakereleri sırasında, Stalin, Hitler'den, Polonya'nın doğusunun, -ki bu topraklar Rus Devrimi sırasında, devrimi doğduğu gün boğmak isteyen Polonya hükümeti tarafından işgal edilmişti- Finlandiya'nın güneyinın, Estonya, Letonya ve Litvanya'nın Nazi ordularının güzergahları dışında bırakılmasında diretti ve bu bölgelerin Sovyet nüfuz alanında olduğunu belirtti. Bu sayede diplomatik bir manevrayla Baltık Denizi'nden Karadeniz'e kadar Naziler'in -eğer yapmış oldukları anlaşmayı ihlal etmeselerdi- asla yaramayacağı tampon bölgeler oluşturdu. Bu büyük bir diplomatik başarıydı. Savaş sırasında Stalin'in Türkiye'den de toprak talepleri olduğu iddiası savaşın çeşitli taraflarınca Türk-Sovyet ilişkilerini germek amacıyla pek çok kereler farklı amaçlarla dillendirildi. Bu propagandanın savaş sonrası dönemde ABD'nin Türkiye'deki nüfuzunu arttırmasında ve Türkiye'nin NATO'ya üye yapılmasındaki etkisi büyüktür.
Bu tartışmalı tarihsel dönemle ilgili olarak, Stalin'e düşman veya Stalin'den yana olan her iki tarafın da farklı tezleri vardır. Stalin karşıtlarının tezlerine göre, Hitler'le aralarındaki açıklanmayan gizli protokole bağlı olarak Finlandiya, Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya ve Polonya'nin Naziler veya Sovyetler tarafından işgalinin yolu açılmıştır. Stalin'in doğru yaptığını savunanlara göre ise, 1937'deki Münih görüşmelerinde açıkça ortaya çıktığı gibi, İngiliz ve Fransız emperyalistleri ve dolaylı olarak da Amerikalılar, Nazileri kışkırtıyorlardı ve onların Sovyetler Birliği'ne saldırısının önünü açmaya çalışıyorlardı. Bu amaçla Avusturya'nın Almanya'ya katılmasına (Anschluss) ve Çekoslovakya'nın işgaline göz yummuş ve onaylamışlardı.Ne var ki, özellikle Çekoslovakya'nın işgalinden sonra Sovyetler Birliği'nin İngiltere ve Fransa ile ilişki kurma çabalarına rağmen bu iki ülke Nazi tehdidini birlikte ortadan kaldırma girişimini reddetti. Böylece Sovyetler Birliği, kendi sınırlarını güvence altına almak için bu protokolü imzaladı. Stalin'in amaçlarına göre, Polonya ve Baltık ülkelerinde oluşturulacak tampon bölgeler, Nazilerin Sovyetler Birliği'ne ulaşmasını engelleyecekti. Böylece 1939 yılında Nazi işgalinden sonra Sovyetler Polonya'nın kalan yarısını işgal edip Estonya, Litvanya ve Letonya'yı sınırlarına kattı. Sovyetler'in kuzeyindeki saatli bomba niteliği taşıyan Finlandiya'ya saldırdı ve büyük kayıplar vermesine rağmen Mart 1940'da Kış Savaşı olarak bilinen bu savaşı da kazandı. 1941'de Hitler'in Sovyetlere saldırması üzerine Stalin bu sefer müttefiklerin yanında yer aldı. Faşizmin yenilmesinde II. Dünya Savaşı'nın en ağır bedeli ödeyen güç olarak (24 milyon ölü) müttefiklerin yanında Nazi Almanyası'na karşı kazandığı zafer uluslararası alanda gücünü ve popüleritesini artırdı.
Sovyetler Birliğini işgal eden Nazi Ordularının Kafkasya petrollerine ulaşabilmek için savaştığı 1942 yılında Nazilere elçiler yollayarak temas sağladıkları ve Nazilere askeri açıdan aktif olarak yardım ettikleri nedeniyle Kırım Tatarlarını Sibirya'ya sürdü. Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin savaş sırasında Nazi Almanyası ile yakın ilişkiler tesis ettiğini, Nazi Almanyası ile dış ticareti Alman para birimi "Reichsmark" ile yaptığını, TC banknotlarını Almanya'da bastırdığını, Nazi Almanyası'na paslanmaz çeliğin hammaddesi olan krom sevkiyatı yaptığını,bakan Saraçoğlu'nun ırkçı ve Nazist söylemleri, Sovyetler Birliği'ne dahil olan Kırım ve Kafkasyada askeri harekat yapmakta olan Nazi Ordusunu cephede takip etmek için Türk hükümetinin komutanlar yollaması sebebiyle ilişkiler iyice gerildi. İki Gürcü profesörün Kars ve Ardahan'ın Gürcistan'nın tarihsel topraklarına dahil olduğunu ileri sürmesi Türkiye'deki çevrelerde Sovyetler Birliği'nin bu illeri ilhak etmek istediği şeklinde algılandı ya da bu hükümet taradından bu şekilde lanse ettirildi. Stalin İstanbul ve Çanakkale Boğazlarının olası bir saldırıya karşı ortak savunulmasını teklif etti. 2. Dünya Savaşı gibi uluslararası bir ortamda bu teklif kulağa çok kötü gelmese de aynı zamanda boğazlarda askeri deniz üsleri anlamına gelecekti ki bu da Türkiye nin Almanya'ya içli dışlı ilişkileriyle uyuşmuyordu. Bu gibi talepler savaş bittikten sonra Türkiye'nin NATO üyeliği veya NATO'dan gelen yardımlar gibi konularda iç ve dış platformlarda propaganda malzemesi yapılmıştır.
Stalin öldükten sonra naaşı Lenin'in naaşının yanında kalmıştır. Ancak 31 Ekim 1961 tarihinde alınan kararla naaşı Kremlin Duvarı Mezarlığına defnedilmiştir.Doğduğu ev Gürcistan'ın Gori kentinde bulunan Stalin Müzesi kompleksi içerisinde korunmaktadır. Gori kentinde kendisine ait heybetli bir heykel de kent meydanında bulunmaktaydı. 1950 de dikilen 6 metrelik dev heykel, 25 Haziran 2010 tarihinde sessiz sedasız bir şekilde kaldırıldı.Yerine 2008'de Rusya ile savaşta ölenler için anıt yapılacağı açıklanmıştır.